Zaman yolculuğu temalı filmleri izlememin en büyük sebebi geçmişe gidip bazı şeyleri değiştirme arzusundan kaynaklanıyor. Annemin çocukluğuna gidip ona sıkıca sarılmayı, anneliğimin ilk 3 ayındaki bir güne gidip “Her şey çok güzel olacak, azıcık sabır. Hadi bir duşa gir ve sıcak çay iç” demeyi ve benzeri zamanlara gitmeyi hala gönülden diliyorum. Diğer yandan kaderi değiştirmek veya değiştirememek de kafayı kurcalıyor. Bilim ile inancının çakıştığı durumlarda ne yapıyorum? Bir film açıp...
Kategori - Netflix
The Lost Daughter (2021)
Hesabın ortaya çıkmasında iki sebep var: Sinema sevdam ile anne olduktan sonra hayatı anne gözünden izlemek. Kadınlara, annelere kurulan psikolojik baskıdan payıma düşeni 5 yıldır alıyorum. Doğumdan sonraki 3 yıl vicdanımla savaşmaktan bitap düştüm. “Annelik kutsaldır, artık kadın değil annesin” gibi sözler beni benliğimden uzaklaştırmaya çalıştı. Hala kalıntıları olsa da bir kısmınıza uymayacak görüşüm var: Anneliğe adanan kutsallığı doğru bulmuyorum. Bunu tartışmaya açan, anneliği ve...
The Perks of Being a Wallflower (2012)
Aileden yeteri ilgi ve şefkati alamayanlar ya bu şefkati başkasında ararlar ya da onlara verilenle yetinmeye çalışırlar. İkisi de hem tehlikeli sonuçlar doğurabilir hem gerçekten hak ettiklerine ulaşmayı engelleyebilir. Özellikle ergenlikteki yalnızlığın nelere yol açtığını sayısız kitapta okuyup haber ve filmlerde izliyoruz; belki de yaşıyoruz. Çaresi var da ulaşma fırsatı keşke herkese nasip olsa. Karşınızda farklı ailede yetişen çocukların yalnızlıkları, umutları, boğuşmakta zorlandıkları...
How to Lose a Guy in 10 Days? (2003)
İlişki başlangıcında karşı tarafı etkilemek, ilgisini kazanmak için yaptığımız ataklar ilerleyen senelerde tamamen değişebiliyor. Mesela Onur’la ilk yıllarımda 2 abiyle büyümenin avantajı olarak futbola yakınlığım artı puanları haneme eklerken Onur’un korku gerilim film sevgime ortak olması takdire şayandı. Ama Evliliğin 8, ilişkinin 13. yılında artık ne ben maç izliyorum ne de o korku gerilim izliyor. Zira bu küçük detaylardan çok daha değerli şeyleri biriktirdik ve yol aldık. Gene de karşı...
Talaash (2012)
Hani bir şeye niyetlenme arifesindeyken, ikilemde kaldığınızda bir işaret beklersiniz ya; işte ben hiç öyle işaretler beklemedim. Umut dolu büyüyen bir çocuk olmadığımdan mı yoksa hayli gerçekçi bakış açısıyla yetiştirildiğimden mi, bilmiyorum. Şimdilerde ise o işaretlerin farkına varmadan hayatıma girdiğini anlıyorum. Sinema salonunda izlediğim ilk film, o işe başvurunca Onur’la tanışmam ve Celil Ediz’i doğurunca 30 sene sonra gerçek Fatma’ya ulaşmaya başlamam hep bir işaretti aslında. Peki...
The Professor and the Madman (2019)
Meryem Uzerli’nin tükenmişlik sendromunu şaka konusu ederken toplumca tükenmişlik sendromunun içine düştük. Marketteki fiyatların pahalı olup olmadığını anlayamadığımız, faturaları görünce “Harcamış olabilir miyiz bu kadar elektrik ve doğal gazı?” dediğimiz, “Covid miyim Influenza mı nezle mi?” diye varsayımları ipe dizdiğimiz, “Çocuk acaba yarın okula gidecek mi yoksa sınıfı kapanacak mı?” diye ikilemde kaldığımız günlerde ne önümüzü görebiliyoruz ne hayal kurabiliyoruz...
The Tinder Swindler (2022)
Bu sıralar okuduğum bir “kadın kitabı”nda, doğup büyüdükleri evde göremedikleri sevgi ve şefkati başkalarında bulma ihtiyacı çok düşündürücü ve üzücü geldi. Bunun farkında olsa da olmasa da beraber olduğu insanla, kariyeriyle, çocuğuyla, parayla açığı kapatmaya çalışıyor. Gene de o boşluğu birebir doldurmak imkansızlaşıyor. Hele de bu duygu yoksunluğundan faydalanmak isteyene denk geldiyse vay haline. Karşınızda gündeme hızlıca oturan Netflix belgeseli Tinder Avcısı Kendini jet sosyeteden...
Tick, Tick … Boom! (2021)
Yaşa takılarak büyütülen nesillerdeniz. Bizden sonrakilere “Okul hala bitmedi mi? Daha ne okuyorsun? Artık işin gücün olmalı. Evlen, çocuğa bakmak yaş geçince zorlaşıyor.” uyarılarının olmayacağına inanıyorum. Zira biz ve bizden öncekilerin çoğu çok çekti. Mezun olur olmaz işe başlayarak çalışma baskısıyla yüzleşmesem de “Evde kaldı, ondan küçüklerin çocuğu oldu” lafını bolca işittim! Hayallerinde başka eğitim, iş, belki de bir tutkun varsa bile önemsizdir. İşine gir, boş vaktinde...
Safe (2018)
Anne babanın kıymetini evlat iken değil de anne olunca daha iyi anladım. Celil Ediz’in bana ve Onur’a koşulsuz güvenmesi, çocuk haliyle muhtaç olması, hayatı bizden öğrenmesi beni hem daha sorumlu kıldı hem de ona daha iyi bir hayat sunma endişesi yarattı. Oğlumla beraber bir insanın anne babasına güvenme ihtiyacını en derinden hissettim. Aynı güveni elbette evlatta da hissetmek istiyor insan. Ne yazık ki imkansız olduğunu bile bile her şeyi apaçık anlatsın istiyor. Peki, pirüpak olduğunu...
The Summit of the Gods (2021)
Hayallerimizin peşinde koştururken anın keyfini kaçırıyoruz. Güzel bir ev, araba, eğitim, iş veya büyükşehirden kaçış planları kurarken keyifsiz yaşayoruz. Bunu da belki bir kayıpta, hastalıkta, derin bir hüzünde anlayabiliyoruz. Her defasında da “Aman sağlık olsun da her şey boş, ana odaklanacağız” deyip o hüzne alıştıkça tekrar stresi başımıza taç ediyoruz. Sahi, anı yaşamak, o hedefe ulaşmak değil de yolunda mutlu olmak mümkün mü? Cevabı Fransız yapımı başarılı bir animasyonda:...