Benden 7 ve 9 yaş büyük iki abim var. İkisi de babam gibidir; sıkıştığım zaman evlenene kadar ilk aradığım hep onlar olurdu, şimdi Onur’la beraber gene onları ararım. Bana sinema sevdasını aşılayan, gezip tozmayı öğreten, ağladığımda bitene kadar sabreden, ilk nargileyi içiren (“İlk bizle iç, sonrası sana kalmış” düşüncesi), ilk yurtdışına çıkaran, ikili ilişkileri öğreten, erkek dünyasını çocukluğumdan beri hazmettiren hep ikisi olmuştur. Üçümüzün çıktığı seyahatler hep...
Kategori - Netflix
The Age of Adaline (2015)
Celil Ediz’e hep mektuplar yazmak, defter tutmak istiyorum. Her yazma aşamasında onu bensizliğe hazırlıyormuş gibi bir düşünceye kapılıp vazgeçiyorum. Oysa filmlerde, kitaplarda bu fikir çok güzel geliyor. Evrene çağrışımından emin olsam şu 4 yıl için bile yazacak yüzlerce cümlem var! Gerçi sonsuz bir yaşam arzum (daha çok film ve kitaba gömülme haricinde) hiç olmadı ama ya elimizde sonsuzluk olsaydı? İçine insanlar, farklı kültürler, sınırsız eğitim sığdırsaydık nasıl olurdu? Gelin bakalım...
The Two Popes (2019)
Celil Ediz’i büyütme tarzım ve önceliklerim annemi şaşırtıyor. Oğlumun kendine güvenen bir birey olmasını istemem, küçükken sus pus sakince koltukta oturan kızını anlatmaktan yıllarca gurur duyan anneme garip geliyor. Bir de tüm hayatımı Celil Ediz’e adayıp her şeyden, herkesten el ayak çekmek istememem şaşırtıyor. Kendimin de evliliğimin de öncelikli olmasını istemem normal değil mi? En kıymetlisi olsa da tek özelliğimiz annelik olmamalı. Teknoloji gelişiyor, fikirler özgürleşiyor, öncelikler...
Klaus (2019)
Celil Ediz’in doğduğu seneye kadar Oscar törenlerini dört gözle beklerdim. Birbirinden iddialı birçok filmi törene kadar seyretmek ve her seyrettiğimde listeye bir tik atmak sinemasever ruhuma çok iyi gelirdi. Lakin hem annelik sorumlulukları hem de Oscar adaylarının 5-6 filmde toplanması o eski heyecanı bırakmadı. İşte hem çocuklarla izlemeniz için hem de ruhunuzu tazelemek için bir animasyon: Klaus! Akıllanması için postacı olarak çok uzak bir kasabaya gönderilen Jesper, orada kendi ürettiği oyuncaklarla...
The Irishman (2019)
Yoğun ataerkil görüşlerin olduğu bir evde 2 abiyle büyümenin etkisiyle “erkek muhabbetlerine” aşinayım. Futbol, mafya dizi ve kitapları, arabalar, kadın erkek ilişkilerindeki bazı detaylara epey maruz kaldım. Ortaokul-lise yıllarında Mario Puzo’nun tüm kitaplarını hatmetmiş, sinema dünyasında favori filmim yıllarca Godfather serisi (hala favorilerimdendir) kalmıştır. Bundan ötürü Martin Scorsese’nin eril bakış açısıyla çektiği filmleri de severim (bakışı savunmam, o ayrı); film 3,5 saatlik bile...
The Witcher (2019)
Bizim evde film-dizi beğeni türleri farklıdır: Ben korku gerilim severim, Onur fantastik-bilimkurgu hayranıdır. Filmlerde ortak noktayı yakalamak daha kolay olsa da beraber dizi izlemek için birinin özveride bulunması gerekiyor! The Walking Dead, Dark, Stranger Things ortaklaşa izlediğimiz diziler. Sanırım özveride bulunan tarafı fark ettiniz 😀 Sıradaki dizimiz ise The Witcher oldu! Yüzyılı aşkın süredir beraber yaşayan insanlar, elfler ve cüceler arasındaki barış biter ve yeni ırklar arası savaş başlar...
Masum (2017)
Ulusal kanal dizilerinin süresi, reklam uzunluğu ve birbirinin aynı senaryoları seyirci olarak beni uzun süredir bezdirdi. En son soluksuz izlediğim İstanbullu Gelin de bitince televizyon ekranına bağlayacak bir proje henüz çıkmadı. Bu nedenle internet dizilerine odaklanmak hem zaman hem kalite açısından daha elverişli hale geldi! Türkiye’nin ilk internet dizisi olan Masum aslında bize çok büyük kapılar açtı, kıymetini yeni fark ediyoruz! İşte karşınızda bir araya gelmesi zor kadrosuyla Masum! Tarık, bir...
Öteki Taraf – The Hidden Face
Sinemanın geçmişi tahminden daha kısa olsa da özgün senaryoya ulaşmak artık kolay olmuyor. Sebep olarak tüketimin hızı, çok film çekme talebinden dolayı detaylara ayrılan kısıtlı zaman, hitap edilen toplumun kültür seviyesi gibi sayısız madde gösterilebilir. Bu yüzden sıklıkla uyarlamalara gidiliyor. Türkiye’de uyarlamalar eleştiri alsa da orijinalinden daha etkili projeler de çıkıyor. En son 7. Koğuştaki Mucize, sadece ülkemizde değil tüm dünyada aldı başını gidiyor! Netflix sayesinde 3 yıl sonra...
The Time Traveler’s Wife (2009)
Corona virüsü sayesinde zaman kavramını ülkece ve hatta dünyaca kaybetmek üzereyiz. “Şu kadar süredir evdeyim” mesajları artık yerini “Kaç gündür evdeyiz, hatırlamıyorum”a bıraktı. Gene de sağlığımız, sevdiklerimiz ve herkes için yapabileceğimiz tek şey bu tabi. Ama bu psikolojik baskı içinde insan ister istemez ya geçmişe gidip güzel günleri yad ediyor ya da gelecekteki “özgür” günlere ışınlanma hayali kuruyor. Şu zaman yolculuğunu teknolojik gelişmeden öte sadece nefes almak için...