Kitap

Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk (2006)

Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk

İlk defa bir ebeveyn kitabı okurken gözlerim doldu ve uzun süre etkisinden çıkamadım. Bunun sebebi yeterli ilgi görmeden, evde tek başına büyüyen bir bebeğin 16 yaşına geldiğinde iki genç kıza tecavüz edip öldürmesidir. İlk bakışta nefret ettiğiniz gencecik adamın bebekliğini okuduğunuzda öyle bir canınız yanıyor ki gidip evladınıza sımsıkı sarılmak istiyorsunuz. Yazıya girişim belki sert bir örnekle oldu ama kitabın bana kattıklarını okudukça neden bu örneği verdiğimi daha iyi anlayacaksınız.

Orijinal adı “The Boy Who Was Raised as a Dog” olan 2006 tarihli kitap, 2017’de Belgin Selen Haktanır tarafından Türkçe’ye çevrildi ve Koridor Yayıncılık’la bizlere ulaştı. Çocuk psikiyatristi Dr. Bruce D. Perry ve araştırmacı Maia Szalavitz’in yazdığı 456 sayfalık (ek bölüm ve notlarla beraber) bu harika kitap, birçok okulda ders olarak gösterilmektedir. İçindeki bilginin derinliğini, faydasını varın siz tahmin edin.

Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk, Dr. Perry’nin travma geçirmiş 10 çocukla ilgili çalışmalarını topladığı bir hazinedir. Her biri farklı travmalar yaşayan ve çoğunun da sebebinin fiziksel özellikler haricinde yetersiz ilgi alaka, gösterilmeyen sevgi, yerine getirilmeyen öz bakımdan kaynaklanan çocukların tedavi süresi bilimsel verilerle sunuluyor.

Kitabın dikkat çekici adı ise yaşanmış bir olaydan alınıyor. Anne 15 yaşındayken oğlunu doğurur ve 2 ay sonra anneanneye bırakıp gider. Justin henüz 11 aylıkken anneannesini kaybeder ve onun köpek yetiştiricisi sevgilisinin elinde kalır. Justin, tıpkı köpek gibi yetiştirilir: Bir kafeste, hareketsiz, bakımsız, yürümeden, konuşmadan.. 6 yaşına geldiğinde Dr. Perry’le tanışır ve doktor “doğru” tedaviyle kısa sürede çok ciddi adımlar atar. Bu ciddi adımların atılmasındaki sebepler ise bir anne olarak tekrar yüreğimi burktu.

Kitap, travma yaşayan çocukların hikayelerine göre sınıflandırılmış fakat bir yandan hayatlarını okurken bir yandan da olayların bilimsel gerçeklerini, beynin çalışma sistemini sade bir dille öğreniyorsunuz. Beyin, yaşadığımız olaylara göre ne kadar da farklı çalışıyormuş meğerse. Her sayfada bunu şaşkınlıkla okudum. Bilimsel bir dille belirtmek gerekirse, Dr. Perry “Beynin plastisitesinin travma geçirmiş bireylerde ciddi olumsuzluklara dönüşebildiğini” vurguluyor.

Kitapta beni etkileyen şey ise, bu travma yaşayan çocuklar Dr. Perry ile karşılaşana kadar sayısız tahlillerden, terapilerden, ilaç tedavilerinden geçmelerine rağmen o zamana kadar hiçbirinin geçmişine bakılmamasıdır. Dr. Perry küçüklüklerine, aile yaşantısına bakıp asıl soruna inerek gerçek tedaviyi bilimle birleştiriyor. Bu satırları okudukça da hep şunu düşündüm: Celil Ediz bu kitabı okuduğumda 26 aylıktı. Ya ben yeteri kadar sevgi, ilgi alaka göstermeseydim? Ya bakımını bazen abartırcasına üstlenirken çevremle ters düşmeseydim? Ya yanlış bir bakıcı/okul/kişi eline bırakmak zorunda kalsaydım ve bunun farkına varmasaydım? İleride bu gibi sorunlarla karşılaşsaydım ve asıl sebebini bilmeseydim? Anne babalık çok zor bir görev, belki de dünyanın en güzel ama en ağır sıfatı. Çocuk yetiştirirken bir ailenin, ülkenin geleceğini ve çevredeki binlerce insanı etkileyebiliyorsunuz. Bunu düşününce omuzlardaki yük bir o kadar daha artıyor. Erken dönemde ihmal edilen çocukların gelecekte ne gibi tehlikeler yaratacağını görmek hem korkuttu hem de bu gibi olayları yaşayan çocuklar adına bir anne olarak çok üzdü.

Dr. Perry, her anne babanın, doktorun, öğretmenin, bakıcının, hatta her aile büyüğünün okuması gereken çok çarpıcı bir kitaba imza atmış. “Özellikle ilk 3 yılda çocuklar sevilmeye, ilgiye, öz bakıma, kucağa, şefkate ihtiyaç duyar ve bu da geleceği inanılmaz şekilde etkiler” diyor. Hani size loğusa dönemindeyken “Kucağa alıştırmayın” diyorlar ya bırakın alışsın, bırakın anne şefkati hissetsin, bırakın anne kokusunu ala ala büyüsün. Ruhsal gelişim bebekler için inanılmaz önemli imiş. Çok şükür ki yaşayarak, okuyarak, hissederek bunu görüyoruz. Her bebeğin de bunu yaşayabilmesi dileğiyle tüm anne babalara Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk’u mutlaka tavsiye ediyorum.

Yazım uzun görünse de kitabı okumanız için beni çok etkileyen iki tane alıntı yapmak istiyorum. Yaşanan hikayeleri anlatarak hevesinizi kırmayacağım ama daha çok okumanız için teşvik edeceğim:

Tepkisel bağlanma bozukluğu, bebekler yeteri kadar sallanmadığında (buradaki sallanma kucakta belli bir hızda ve sakinlikle olandır. Hikayelerde detaylıca anlatılıyor), kucağa alınıp sevilmediğinde ve onları geliştiren diğer fiziksel ve duygusal ilgiden mahrum kaldıklarında da gerçekleşebiliyordu.” (Sayfa 275)

İnsanlar bir zelzeleden kurtulsa da, sürekli olarak cinsel istismara uğrasa da, en önemlisi bu deneyimlerin ilişkilerine, yani sevdiklerine, kendilerine ve dünyaya nasıl etki ettiğidir. Tüm felaketlerin en travmatik unsurları insan bağlarının yıkılmasıyla ilişkilidir. Bu da özellikle çocuklar için geçerlidir. Sizi sevmesi gereken kişiler tarafından incitilmek, onlar tarafından terk edilmek, güvende olmanızı, değer verilmenizi ve insancıl olmanızı sağlayan teke tek ilişkilerden mahrum bırakılmak… En müthiş yıkıcı etkileri olan deneyimler bunlardır.” (Sayfa 307)

Yazar hakkında

sinemaseveranne

Yorum Bırak