
Einstein Hafıza Kartları Kullanmazdı
Kitabın o kadar ilgi çekici bir adı var ki hemen her anne gibi ben de hafıza kartlarını başlarda aldığım (ve hüsrana uğradığım) için düşünmeden okumaya başladım. Hatta 2 yaşına girecek Celil Ediz için oyun grupları araştırırken okul seçimimde çok etkili oldu. Orijinal adı “Einstein Never Used Flash Cards” olan kitap 2003 yılında basılmıştır. Yazarları Dr. Roberta M. Golinkoff, Dr. Kathy H. Pasek, Dr. Diane Eyer’dır. Gökçe Müderrisoğlu Aktaş’ın çevirisiyle Yakamoz Kitap’tan Türk okurlarla buluşmuştur.
10 ana bölümden oluşan kitaba, bu bölümlere ayrılmadan önce giriş, yazılma nedeni ve yazarlarla ilgili minik bir açıklama bölümü eklenmiş. 10 ana bölümün başlıkları ise şöyle:
Modern Ebeveynlerin Durumu, Zeki Çocuklar Yaratmak, Başın Dertte Bebek!, Dil: Anlamsız Sözlerin Gücü, Gaza Basın!, Zekayı Tanımlama Arayışı, Ben Kimim?, Seni Tanıyorum, “Oyun” Deyip Geçmeyin, İyi Ebeveynlik İçin Yeni Formül.
436 sayfalık bir kitabı elbette özetlemek zor ve açıkçası bölüm başlıklarından da içinde anlatılanlar pek anlaşılmıyor. Bu nedenle özellikle beni etkileyen birkaç konuya yer vererek fikri sahibi olmanızı sağlayacağım.
Kitabı okurken aklıma sık sık çocukluğumdaki haberler geldi: Çay satışları azalınca veya üretim çok olunca çayın kansere deva olduğu son dakika haberleri gibi gündeme otururdu. Mercimekten yapılan yemekler, tatlıların haberlerde yer alması gene satışla alakalı olduğu sonradan gün yüzüne çıkardı. Yeni dönem “modern” (!) anneler de daha hamile kaldıklarını öğrendiklerinde Mozart dinlemeye başlarlar. Amaç bebeğin zekasını doğmadan geliştirmek, algısını yükseltmek. Daha emeklemeye başlamadan zeka kartları alınır, ahşap oyuncaklar raflardan inip bebeğin odasını süsler. Kendi dilini konuşmayan bebekler için oyun grubu araştırılırken okullarda ilk söylenen cümle “İngilizce öğretiyoruz”dur. Bunların hemen hepsini eminim ya düşündünüz, ya uyguladınız, ya da “Acaba yapsa mıydım?” dediniz. İtiraf etmeliyim ki hamileyken klasik müzik (ve bolca Cem Karaca, Barış Manço) dinledim, bolca hafıza kartları aldım, ahşap oyuncakları sıra sıra dizdim, etkinlik kutuları aldım. Üstelik bunları ilk 1 senede yaptım! Çünkü Celil Ediz için daha çabuk, daha fazla ve daha iyisini istedim, tıpkı her yeni anne gibi. Sonra mı? Kitapları okudukça, Celil Ediz’i gözlemledikçe ve onun doktorunun sözlerini dinleyerek hepsini bir kenara attım. Bu kitap da hepsini destekledi.
Einstein Hafıza Kartları Kullanmazdı, bilimsel araştırmalara bolca yer veren, aklımızdaki çoğu zeka gelişimi konusundaki soruları detaylıca anlatan bir kitaptır. Zaman zaman bu kadar detaylı olması okumamı zorladı, sayfaları hızlı geçtiğim yerler oldu. Bunun bir sebebi de Celil Ediz artık 23,5 aylık olmasıdır. Lakin özellikle araştırmaları dikkatlice okudum. Bebek ürünlerinin, zeka kartlarının, zekayı geliştirecek oyuncakların aslında bir pazarlama politikası olduğunu o kadar güzel anlatıyor ki iş işten geçmeden fark etmemi sağladığı için mutluyum.
Celil Ediz’in doktoru çocuk nöroloji uzmanı da olduğu için her kontrolde hangi oyuncak, hangi oyun, hangi kelimeler üzerinde durmam gerektiğini söyler. 1 yaşındayken şu uyarılarda bulundu: “3 yaşa kadar okula gitmesine, eğitim setlerine, hafıza kartlarına gerek yok! Sadece oyun oyna, ilgilen, karıştırıp dökmesine izin ver ve bolca konuş.” Bu kitap da doktorun söylediklerini bilimsel yönleriyle açıklıyor. Peki, biz genelde 5 yaşında ana okuluna başlayan, ilkokul sonrası Anadolu Lisesine giden, bu kadar maddesel oyuncaklarla büyümeyen nesiller olarak zekamızı kullanamadık mı? Aradaki fark ne? Çünkü yeni nesil bebekler daha anne karnında folik aside başlıyorlar, doğduklarında inanılmaz şekilde uyaranlara maruz kalıyorlar (2 aylık bebeğin beşiğine siyah beyaz çizgili görseller koymak gibi! Evet, yaptım. Hayır, pişman değilim). Bu uyaranlara yetişebilmesi için daha fazlasını ve iyisini istiyoruz. Lakin unuttuğumuz şey sadece şu: Bebek, evdeki düzeni gözlemleyip ailesiyle birebir iletişime geçerek oyun oynarsa dünyayı zaten keşfedecektir. Görmekten başka bir şey yapamadığı hafıza kartlarını kendi dünyasıyla anlamlandıramayacak. Hafıza kartında muzu görünce uzun uzun bakacak ama eline verdiğim muzu tutup sıkacak ve yenmeyecek hale gelene kadar mıncıklayacak; sonrasında da kahkahayı basacak. Kitabın asıl söylemek istediği tam da bu. Ayrıca kitabın konu aldığı şey sadece hafıza kartları da değil. Zeka gelişimini etkileyecek tahminden çok daha fazla şeyi anlatıyor: Kelimeler, sayılar, renkler, oyuncaklar, oyunlar, yeni bir dil…
Elbette yeni bir dili bebekken/çocukken çok daha iyi öğrenebilir ki bunun ispatları da var. Elbette klasik müzik dinlemenin olumlu yanları var ama bunlar zekayı geliştiriyor ya da 8-9 yaşında da öğrenilmeyecek diye bilimsel kanıt yok. Hepsi tıpkı ıspanağın zamanında virgül hatası ile demir deposu diye abartılmasından ibaret! Ne mutlu ki Gökçe Müderrisoğlu Aktaş sayesinde bunu çoğu anne/babamız okuyarak anlayacak.
Kitapta “uygulamakta fayda var”, “gizli yetenekleri keşfet” gibi bölüm sonu uygulamaları var. Bebeğinizin/çocuğunuzun yaşı tutuyorsa mutlaka denemek lazım.
Kulaktan kulağa yayılan hurafeler, yanlış aktarılan bilimsel kanıtlar, endişe duyduğumuz gelecek ve daha iyisi daha fazlası diyerek beklentileri arşa çıkardığımız zamanları en aza indirmek için bu kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Evet, 436 sayfa bir çırpıda bitmiyor ama akılda kalanlar paha biçilemez.
Sonradan gelen düzeltme: Doktoru 3 yaşa kadar okula gerek yok uyarısında bulunurken benim koşuluma göre açıklama yapmıştı. Çalışmayan bir anne olarak daha erken daha iyi mi olur diye sormuştum. Çalışan anneler bunu lütfen yanlış anlamasın.
Kitabı çok güzel özetlemişsiniz. Kısaca Biz çocuklarımıza yaparak yaşayark öğrenmelerind fırsat verelim yeter fiyırsunuz yani. Emeğinize sağlık…
Teşekkür ederim zaman ayırıp okuduğunuz için 🙂 Faydalı olduysam ne mutlu bana.
Okuduğunuz kitapları bizimle paylaşmanız gercekten çok güzel bnmde 6 aylık bir oğlum var ve bu paylaşımlarınızla kitap alma konusunda çok faydalanıyorum. Teşekkürler..😊
İşe yarıyorsa ne mutlu bana, çok sevindim. Teşekkür ederim zaman ayırdığınız için 🙂