Yazılarımda sıklıkla ataerkil toplumun bize, özellikle kadınlara uyguladığı baskılardan yakınırım 🙄 Bunu doyasıya yaşayan/yaşatan bir ailede büyüdüm ve oğlumun bu baskıyla, basmakalıp fikirlerle büyümemesi için uğraşıyorum. “Gelenek görenek” diyerek aklın alamayacağı sınırlamaları kabul eden büyüklerimi anlamakta yıllardır zorluk çekiyorum 🤦🏻♀️ Sorguladığımda aldığım cevap “Öyle gördük. Aaa olur mu öyle şey? Yeni adetler çıkarma” ve türevleri oluyor 🤷🏻♀️ Bazen baskıların ne onlara yapıldıklarının farkında oluyorlar ne de onlar başkalarını baskıladıklarını düşünüyorlar 👀 Zira anne karnından kodlanarak çıkıyorlar ve SORGULAMIYORLAR 🙊 Belki denediler ama direnci kırmakta yeteri kadar dirençli olamadılar 🤷🏻♀️ Bu sebeple kaderine isyan etmeyen insanlara kızmak anlamsızlaşabiliyor. Nice kendini özgür hisseden insanlar dahi fark edilmeyen baskılar altında iken böyle bir dünyaya doğanları suçlamak ne kadar doğrudur? Bunu farklı yoldan anlatıp işe romantizm ve bilimkurguyu katan ilginç bir projeyle karşınızdayım: Beni Asla Bırakma 📽
Oldukça katı kuralları olan bir yetimhanede büyüyen Ruth, Tommy ve Kathy, başka insanlara organ sağlamak için klonlanmışlardır. Yaşları ilerledikçe onları bekleyen kaderlerine adım adım yaklaşıyorlardır, hem de farkında olmadan.
Time Dergisi tarafından 1923-2005 yılları arasında “İngilizce Olarak Yazılmış En Etkileyici 100 Roman” listesine giren aynı isimli kitaptan uyarlanan İngiliz distopik filmde kaderlerine karşı çıkmayan, özgürlük için adım atmayan üçlüye kızacağınıza, üzüleceğinize, hatta çitlerle çevrili yetimhane kurallarını kabullenişlerini “saçma” bulacağınıza eminim✌🏼Zamanla bu öfke, kabullenmeyi de öğretiyor. Ne umudu vurgulayan muhteşem manzaralar ne de etkileyici müzik çalışmaları filmin karanlık havasını aydınlığa çeviremiyor çünkü filmin odak noktasında kadere boyun eğmek var. Senaryo o kadar dolu mesajlar içeriyor ki efektleri, kamera açılarını, kurguyu irdeleme ihtiyacı duymuyorsunuz. Herkese hitap etmeyecektir, keşke etse! IMDb 7.1, 103 dk, dram-romantik-bilimkurgu, +18