Geçen sene dört gözle beklediğimiz yaz tatilimiz, otelde bir öğün yemek yiyemeden İstanbul’a aynı gece dönüşümüzle bitmişti. Celil Ediz okuldan el ayak hastalığı kapmış 🤦🏻♀️ Ne bizde tatil keyfi kaldı ne de başka miniklere bulaştırmak istedik. Hem evladımın hiçbir şey yiyemediğine hem de tatilin boşa gittiğine yanarken kendimce bir sorumlu aradım. Hastalığın mülteciler tarafından Türkiye’ye sokulduğunu uzmanlar söylemişti (kesin mi bilemem); şuursuzca içten içe kızdım 🤦🏻♀️ Olaydan sonra önüme öyle mülteci filmleri çıktı ki her izlediğimde utandım. Evet, kızıyoruz ki belki haklı yönlerimiz var ama onların penceresinden bakınca insanın içi burkuluyor. Tıpkı Baran’daki gibi 📽
Latif, Tahran’da bir inşaatta getir götür işlerinde çalışır. Bir gün Afgan mültecisi Rahman kaçak olarak inşaatta çalışmaya başlar. Latif, onun kolay işlerini üstlenen Rahman’a bilenir. Ta ki Rahman’ın küçük sırrını öğrenene kadar!
İran sinemasına usta yönetmen Majid Majidi’yle başlayınca büyülenmemek elde değil. Cennetin Rengi nefes almadan tüm filmlerini izleme etkisi yarattı 💜 Filmde bir yanda yoksullukla baş etmeye çalışan insanlar, diğer yandan illegal yollarla yaşamaya çalışan mülteciler ve bundan faydalanan başka insanlar hayatın tüm gerçeklerini tokat gibi yüze çarpıyor 😔 İlk bölümdeki üzücü sosyal gerçeklik sonrası ikinci yarıda beklenmedik bir şey yaşanıyor ve Majidi, özlediğimiz ve belki de unuttuğumuz saf aşkı ekrana yansıtıyor. Neredeyse dile bile alınmayan, sadece karakter değişiminden yani olgunlaşmasından anladığımız, içimizi yumuşatan semboller silsilesi yaşatıyor ✌🏼Hayatın gerçekleriyle yüzleşirken bu denli yoğun aşkı konunun içinde harmanlaması içimizi ısıtıyor 🥰 İyilikle ilgili aklınıza gelen dürüstlük, merhamet, vicdan, sadakat gibi tüm kelimeler filmde neredeyse sözsüz anlatılıyor. Verdiği mesajlarla çocuklarınızla da izlenebilecek PG (ebeveyn eşliğinde) kodu verilmiştir. IMDb 7.8, 94 dakika, türü dram-romantik